“Süleymaniye Camii’nin bir bakıcısı vardır. Yıllardır orada o. Ben ilk ne zaman gördüm hatırlamıyorum. Vanlı’dır. Babası, o küçükken bir iş için İstanbul’a gelmiş. Dönerken hatıra olarak bir şey götüreyim demiş ve Eminönü’nden bir Süleymaniye Camii fotoğrafı almış. Bu bakıcı o zamanlar çok genç daha. Küçük. Babası fotoğrafı Van’da evinin duvarına asmış.
Çocuk her gün saatlerce o resme bakmış bakmış.
Babasının getirdiği bu fotoğraftan o kadar etkilenmiş ki, tek hayali bu camiyi görmek olmuş artık. 20’li yaşlara geldiğinde kalkıp İstanbul’a gelmiş ve doğruca Süleymaniye Camii’ne gitmiş. Oturmuş bahçesine. İçeri girmiş, namaz kılmış. Bir türlü ayrılamamış oradan.
Yerdeki yaprakları temizlemeye çiçeklere bakmaya başlamış kendi kendine. Hiçbir şey talep etmemiş. Süleymaniye’de banklarda uyuyup, her gün böylece camiye bakmaya başlamış. Camii’nin imamı bir sure onu izledikten sonra işe almaya karar vermiş ve camiinin bakıcısı yapmış.
Süleymeniye Camii’nin içinde üst katlarda bakıcı için yapılmış gizli bir oda vardır.
O odanın yerini imam ve bakıcı dışında kimse bilmez.
O odayı ona vermişler
Rivayete göre o oda İstanbul’un en güzel manzarasına sahipmiş.
Ve böyle eşsiz manzaraya bakmaya nail olmak büyük bir tutkuyla mümkün olmuştur. ”
Kaybedenler kulübü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder