13 Ekim 2018 Cumartesi

Günün anlam ve önemine dair..

Bir gün ağa en görkemli atıyla ve yanındaki marabasıyla köyün yolunu tutar. Marabanın ata hayran bakışlarını fark eden ağa bir oyun etmek ister. Marabaya seslenir:

-Lan Mehmet! Yerdeki hayvan bokunu yersen bu atı sana vereceğim.

Mehmet bir ata bakar, bir de üzerinde sineklerin uçuştuğu hayvan pisliğine… Normalde yapılacak iş değildir ama böyle fırsat da ele bir kez geçer. Hem kendini aşağılayan ağaya sağlam bir kazık atma, hem de ağanın yedi köyün dilinden düşmeyen, atına beleşten konma imkânı yakalayacaktır. Suratını buruştura buruştura ağzına aldığı pislik parçasını bu gayretle yutar. Ağa şaşkındır. Bunu hesap etmemiştir. Lâkin bir kere olan olmuştur.

Ağa sözünü çiğneyecek geniş karınlılar takımından olmadığı için el mecbur atı maraba Mehmet’e verir; kendisi yola revan olur.

Köye yaklaştıkça ağa iyice huzursuzlanır. Yol eğlencesi kabilinden başladıkları ufak oyun iyice tatsız bir hâl almıştır. Birazdan ata kurulmuş Mehmet’i ve yanında yalın ayak, başı kabak ilerleyen ağayı görünce köy ahalisinin kendine olan saygısı buhar olup uçacaktır.

Mehmet de attan hevesini almıştır. Ağanın huzursuz kıpırdanmalarını da fark edince, oyun oynama sırasının kendine geldiğini fark eder maraba Mehmet.


“Ağam” der, “Köye böyle girmemiz olmaz. Bunca yıllık emektârınım. Kimsenin seni böyle görmesini istemem. Gel şu atı sana geri vereyim.”


Ağanın gözleri parlar. Mehmet’i can kulağı ile dinlemeye devam eder.


-Fakat bir şartım var. şu hayvanın pisliğinden bir avuç da sen yiyeceksin.


Durumun vehametini iliklerine kadar hisseden ağa, Mehmet’in isteğini kabul eder ve gerekli şartı tamamlar.


Yine maraba Mehmet yayan, yine ağa atın üzerinde... Tam köye girmek üzerelerken, Mehmet hikâyenin hülasası olan cümleyi söyler:


-Ağam, at en başta sendeydi. Şimdi yine sende. Peki biz bu boku niye yedik?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder